DOLAR 32,2234 -0.11%
EURO 34,9331 0.17%
ALTIN 2.445,790,57
BITCOIN 19891700,68%
Ordu

KAPALI

20:17

AKŞAM'A KALAN SÜRE

GÜNDOĞDU YILDIRIM

GÜNDOĞDU YILDIRIM

07 Mayıs 2024 Salı

MÜLAKAT!

0

BEĞENDİM

ABONE OL

MÜLAKAT!

Bir devlet dairesine girmek için KPSS yetmiyormuş gibi bir de mülakat getirdiler; üniversite mezunu gençlerimizi hayatlarından bezdirdiler.

Bırakın hayatlarından bezdirmeyi, KPSS ve mülakat illetinden bezip kendi canına kıyan bir sürü gencimiz oldu.

İnanın şu yazıyı yazarken, mülakat mağduru gençlerimiz aklıma geldi, tüylerim diken diken oldu, içim ürperdi.

Epey bir mülakata girmiş birisi olarak şunu açık ve net bir biçimde söyleyebilirim; mülakat torpil demektir.

Başka bir şey değil!

Kimse bana ama, ancak, lakin, fakat cümleleri kurmasın…

Kim neyi, ne amaçla ölçüyor?

Öğretmenlerin kalitesi konuşulmak istendiğinde, geçmişteki öğretmenlerin ne kadar kaliteli olduğundan dem vurulur.

Kaliteli diye atfedilen o öğretmenler, ne sınavla ne de mülakatla atandılar.

Birçoğu üniversite bile okumadı.

Öğretmen okullarından mezun oldular, göreve atandılar…

Mesele iyi olanı seçmek falan değil…

Eğitim fakülteleri ihtiyaçtan mezun veriyor dediler.

İhtiyaç kadar öğretmen almak için KPSS çıktı.

Kendi içinde bir mantık arandı.

Çok fazla öğretmen mezun oluyorsa sınav yapmak zorunluydu.

Yapacak bir şey yoktu.

“Tamam” dendi.

Nedeni aslında çok açık ve net belli olan “mülakatı” getirdiler.

Öğretmenleri bundan sonra mülakatla alacağız, dediler.

İyi de “mülakatın” hiçbir seçiciliği yok ki.

Tamamen torpil…

Aklım almıyor, KPSS gibi zorlu bir sınavdan yüksek puan alan birisini birileri mülakattan nasıl eleyebilir.

Şahsen böyle bir komisyonda görev almazdım.

Vicdanım buna elvermezdi.

Nasıl bir vicdansızlıktır.

Bir gencin hayatını ile oynamak…

Hakkını gasp etmek…

O kadar yıl üniversite sınavlarına hazırlan…

Milyon kişinin arasından üniversite sınavını kazan…

Zor koşullarda üniversiteyi oku…

KPSS gibi bir illet sınava gir…

Her birinden bin bir zorlukla geç…

Mülakata gir ve elen…

Kim kabul edebilir?

Kim kabullenebilir?

Hala mülakatta ısrar ediyorlar…

Mülakatın, doğru bir yöntem olduğunu söylüyor ve savunuyorlar.

Amacınız, kaliteli eğitimciler ya da iyi yetişmiş kişileri devlet kurumlarına atamaksa başka yöntemler deneyiniz.

Mülakat, iyileri seçme yöntemi değildir.

Her şeyden önce adil değildir.

Beş dakikada bir kişinin yeterli olup olmadığını nasıl ölçüyorsunuz?

Kaç kez mülakatta elendim sayısını bende bilmiyorum.

Elendiğim her bir mülakata dava açtım, davayı kazandım ama sonuç değişmedi.

Yine elendim…

Dört üniversite bitirmek, yüksek lisans yapmak, eğitimle ilgili makaleler yazmak, mülakattan geçmek için yetmiyor.

Bir bakıyorsunuz, hiçbir artısı olmayan birileri mülakattan yüksek puan almış…

Neden diyorsunuz?

Adamın yükseklerden torpili olduğu ortaya çıkıyor.

Mülakata girmek için kapıda bekleyenler çok iyi bilir: Kapıda bekleyenlerin sohbet konusu, kimin nerelerden, kimlerden torpili olduğudur.

Vay beyler…

Yapmayalar…

Deme yalar…

Havada uçuşur…

Sağlam bir torpilin olmadığı için üzülür, aralarında küçük düşersin…

“Neden sınava girip, sınavı kazanıp bu torpilli adamların arasına girdim?” dersiniz.

Sınava girip kazandığınız için suçluluk duyarsınız.

Sınava girmenin hakkınız olmadığını düşünürsünüz.

İşin en tuhaf yanı nedir biliyor musunuz?

Torpiliniz olmadığına kapıdakiler üzülürler…

Size acırlar.

Halinize üzülürler.

“Oğlum torpilin yok da burada ne işin var. Birde ta nerelerden gelmişsin!” derler.

Maalesef aynen böyle…

Kanıksamak, ihanettir.

Devamını Oku

EĞİTİMDE ÇÖZÜM!

0

BEĞENDİM

ABONE OL

EĞİTİMDE ÇÖZÜM!

Geçen hafta eğitim sisteminin ezberci olduğunu söylemiş, neden ezberci olduğunu örnekler vererek anlatmıştım.

İşin doğrusu eğitim sistemini anlatmaya da gerek yok.

Eğitimin ne durumda olduğu ortada…

Bilinmeyen bir mevzu değil…

İyi de iyi bir eğitim nasıl olmalıdır?

Öyle değil mi?

Evet!

Çözüm nedir?

Ne yapılırsa kaliteli bir eğitim ortaya çıkar?

İsterseniz size kısa ve net bir cevap vereyim!

Eğitim bilimsel olmalıdır!

Çözüm bu kadar basit!

Uzun uzun anlatmaya, nedenler, niçinler sıralamaya, örnekler vermeye gerek yok.

Türkçe, matematik, fen, ingilizce, din kültürü ve ahlak bilgisi…

Eğitici de değil öğretici de değil…

Bir sürü gereksiz ve boş bilgilerle dolu…

Bilimsel hiçbir değeri yok.

Karınca ile ağustos böceğinin hikâyesini hepiniz bilirsiniz.

Yıllarca Türkçe kitaplarında okuma parçası olarak okutuldu.

Ağustos böceği saz çaldığı için yerden yere vuruldu, suçlu ilan edildi. Ağustos böceği neden mi suçlu ilan edildi?

Yazın sıcağında çalışmak yerine, ağacın gölgesinde saz çaldığı için.

Bilinçaltına müzikle uğraşanların ya da müzikle uğraşmanın iyi bir şey olmadığı algısı yerleştirildi.

Adeta müzik aşağılandı.

Müzik ve müzikle uğraşanlar suçlu ilan edildi.

Sosyal bilgiler, Hayat bilgisi ve Türkçe derslerinde kadınlar, evin hanımı, erkekler evin reisi olarak gösterildi.

Kadının toplumdaki yeri, “kocasının evidir” dendi.

Matematik kitabı, soyut kavramlarla doludur.

Fen bilgisi, bilimden, deneyden, gözlemden çok uzaktır.

İngilizce öğretiminde doğru bir yol bulunamamıştır.

İngilizce öğrenemeyen tek ülke olarak tarihe geçmişizdir.

“Bilim değil ilim” denilerek tüm derslerin temeline din yerleştirildi.

Eğitim; kişide istendik davranışlar meydana getirme işidir.

İnsanı, yaşamı, doğayı bilimsel temellerde öğretmektir.

Kısacası; çocuğu yaşama hazırlamaktır.

Öğrenileni, davranışa dönüştürmek…

İyi bir birey yetiştirmek…

Ne kadar iyi eğitim o kadar kalite…

Önce eğitim!

Eğitim ve öğretim bir bütündür.

Eğitim olmadan öğretim olmaz…

İyi bir eğitim, bilimsel olandır.

Bilimi rehber edinendir.

Bilimsel eğitimin yolu çok kitap okumadan geçer.

Çocuklara bol bol kitap okutulmalıdır.

Finlandiya’daki eğitim sistemi dünyanın en iyi eğitim sistemidir; çünkü hem bilimsel hem demokratiktir.

Bilimsel ve demokratik olmayan eğitim sistemleri başarılı olamaz.

Eğitim sistemleri, bilimsel, demokratik aynı zamanda laik olmalıdır.

Eğitimde laiklik esastır…

İnanç ayrı eğitim ayrıdır!

İnançla, eğitimi birbirine karıştırmamak gerek…

Bilim okulda, maneviyat ailede olur.

Fazla söze hiç gerek yok.

Eğitimde de bilim, bilim, bilim…

Devamını Oku

EZBERCİ EĞİTİM

0

BEĞENDİM

ABONE OL

EZBERCİ EĞİTİM

İsterseniz önce “Eğitim nedir?” onun bir tanımını yapalım.

Eğitim: Bir insanın; duygusal, bedensel, zihinsel olarak sahip olduğu yeteneklerini belirlenen amaç doğrultusunda geliştirmektir.

Kısacası eğitim, ülke insanını en iyi şekilde yetiştirmektir.

Eğitim, hayat boyu devam eder, ömür boyudur.

Eğitim, sürekli devam eden bir süreçtir.

Ne kadar eğitim, o kadar gelişmişliktir.

Bir ülke, eğitimi kadardır.

Bu kadar net!

Hatırlarsanız, hatırlanırsa Cumhurbaşkanı birçok konuşmasında “Eğitimde istendik başarıyı sağlayamadık!” demiştir.

O kadar milli eğitim bakanının değişimi, eğitimde istendik başarının sağlanamadığı gerçeğini ortaya koymaktadır.

Ne yapılsa olmuyor.

Bir türlü eğitimde bir yol kat edilemiyor.

İyi de eğitimde sorun aleni ortada…

Kaliteli bir eğitim verilemiyor.

Çocuklara bilgi ezberletiyor.

Ne demiştik eğitim için; öğrencide istendik davranışların hayat bulmasıdır.

Hiçbir davranış öğrencide hayat bulmuyor.

Bilmeyen, sormayan, araştırmayan bir öğrenci profili ile karşı karşıyayız.

LGS ve YKS sınavları ortada…

Sıfır çeken bir sürü öğrenci…

O kadar okul, o kadar öğretmen, o kadar kitap, materyaller, araç, gereç ve o kadar maddi kaynak heba olup gidiyor.

Yazık o kadar maddi ve manevi kayba…

Ezber, ezber, ezber…

Çocuk bilgileri öğrenmiyor ezberliyor.

Eğitim; simgeler, şekiller, kavramlar bilgisi değildir.

“Vatanımı çok seviyorum.” diyen bir çocuk, yerdeki bir çöpü alıp, çöp kutusuna atmıyorsa, burada istendik yönde eğitim gerçekleşmemiş demektir.

Davranışa dönüşmemiş bilginin hiçbir değeri yoktur.

Bilgi; eğitimle davranışa dönüşmeli, öğrenci davranışlarında hayat bulmalıdır.

Sorgulamak!

Eğitimde sorgu şart!

Sorgulamayan öğrenci doğru ve yanlışı tespit edemez, kendisini geliştiremez; öğrenmeyi gerçekleştiremez.

Her şey ezberden ibaret…

Yıllarca bilgiler ezberletildi.

Ne değişti?

Daha doğrusu eğitimde ne kadar yol alındı?

Değişen bir şey yok.

Hep aynı şeyler yaparak farklı sonuçlar beklemek…

En büyük hata!

Eğitimde bir arpa boyu yol alınmak isteniyorsa.

Ezberci eğitimden vaz geçilmelidir!

Devamını Oku

HER YASAL HAK HELAL DEĞİLDİR

0

BEĞENDİM

ABONE OL

HER YASAL HAK HELAL DEĞİLDİR

Alev Alatlı: “İmar ruhsatı olan bir müteahhit şehrin ırzına tecavüz ederken yasal olarak suçsuzdur ama yaptığı iş helal değildir. Keza raf ömrünü uzatmak için ekmeğin içine kanserojen madde koyan fırıncının yaptığı ambalajın üzerine koyduğu sürece yasal dolayısıyla suçsuzdur, ama helal değildir. Bir kalem darbesiyle atar ergenleri sokağa döken yazar, alevler afakı sardığında suç mahallinde değilse, olayları evinden seyrettiğini ispat edebiliyorsa yasal olarak suçsuzdur ama helal değildir…”

Alev Alatlı’nın bu sözü ciddi manada bir gündem oluşturdu.

Sosyal medya mecralarında çok büyük beğeni topladı.

Okumuşu, okumamışı Alev Alatlı’yı bu sözlerinden dolayı takdir etti.

Alev Alatlı, kendisinden emindi.

Söylediği sözlerin ne kadar doğru ve ahlaki olduğundan hiç şüphesi yoktu.

Dinleyenler, sözün doğruluğuna yanlışlığına değil, Alev Alatlı’nın kararlı, kendinden emin söyleyişine inandılar.

Oysaki Alev Alatlı’nın sözleri baştan sona sorunluydu.

Bilimsel değerlerden, anayasal temellerden yoksundu.

Hukuka uygun ama helal olmayan şey neydi?

Ne anlamalıydık?

Yapılan iş yasalara uydurulsun ama sorun yaşandığında helallik istensin.

Bir garip durum…

Yapılan işler yasalara uygun yapıldığında, sorun çıkmayacaktır.

Çünkü yasalar yapılan işin niteliğini belirler.

Helallik bambaşka bir şeydir.

Kişilerin inançları ile ilgilidir.

Bireylerin toplumsal ve hukuksal müeyyidelere uymaması sorun yaratır.

Geriye dönüşü, telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurur.

Neden yapılan iş hukuka uyduruluyor?

Hukuka uymak doğru olan değil midir?

Herkes görevini doğru yapmalıdır.

Müteahhit yasalara uygun bir bina yapmamıştır.

Sahtecilik yapmıştır.

Müteahhit, binaları şartnameye uygun yapsaydı, binalar yıkılmayacaktı.

Alev Alatlı, insanların hukuka uymamalarını dert etmemektedir.

Hukukun hayati önemini yok saymaktadır.

Manevi ve dini değerleri, yasanın üstünde görmüştür.

Helallik isteyerek değil, yasalara uyarak toplumsal sorunları çözebiliriz.

Kişilerin daha fazla kazanma hırsından dolayı, yok olan canlar ve mallar helallik isteyerek geri getirilemez.

Helallik isteyerek sorun çözmeye çalışmak, toplumsal düzenin temellerini alaşağı etmektir.

Devleti yönetilemez hale getirir.

İnsanlar binlerce yıllık yaşamları sonucu toplumsal düzenin sağlayan hukuk inşa etmişlerdir. Hukuku üstün kılmışlardır.

Değil toplumsal yaşamın, ülkeler arası savaşların bile kendi içinde bir hukuku vardır.

Toplumların huzura ermesinin tek yolu; evrensel hukuk kurallarını temel almak, bu kurallar temelinde yaşam kurmakla mümkündür.

Helallik isteyerek değil, yasalara uyarak toplumsal düzen sağlanır.

Hukuk her şeyin üstündedir.

Devamını Oku

YAŞAR KEMAL

0

BEĞENDİM

ABONE OL

YAŞAR KEMAL

İnsanlık yolculuğunda kimler geldi, kimler geçti. Adları yazılacak olsa kitaplara sığmaz.

Kimler, kimler…

Hepsi çok büyük insanlar…

Her birisi insanlığa büyük hizmetler etmişler…

Kimi bir şeyler icat etmiş, kimi bir şeyler bulmuş, kimi sanatla uğraşmış, kimi yazmış, çizmiş…

Yaşar Kemal, o büyük insanlardan birisidir.

Edebiyatta bir çığır açmıştır.

O kadar ki eserleri tüm dünyaya yayılmıştır.

Büyük yazardır.

Nobel edebiyat ödülüne aday gösterilmiştir.

Ne yazık ki kirli ayak oyunları ile Nobel edebiyat ödülünü alması engellenmiştir.

Yaşar Kemal, Türk halkının gönlünde Nobel edebiyat ödülünü almayı çoktan hak etti.

Her bir yazdığı eser çok beğenildi.

Kendisi de kitapları da çok sevildi.

Yaşar Kemal’den öğrendi insanlar; İnce Mehmet’i, Döne anayı, Abdi Ağa’yı, isyanı, başkaldırıyı…

Yaşar Kemal ile köylüler, toprak ağaları, ırgatlar, eşkıyalar dertlerini anlattılar, böylelikle bilinç dağarcığımıza girdiler.

Ezilenler, sömürülenler, haksızlığa uğramış köylüler Yaşar Kemal ile ses buldular.

Betimlemeler, tasvirler, edebiyatın anlatım gücü Yaşar Kemal’in gücüne dönüştü.

O kadar güçlü bir kalemi vardı ki, bin dokuz yüzlü yılları resmen bize resmetti.

Edebiyatta var olması kolay olmadı.

Yaşar kemal çok bedeller ödedi.

Hep baskı gördü.

Eserlerinin okunması engellendi.

Baskılara boyun eğmedi Yaşar Kemal.

Hep üretti.

Kazanan Yaşar Kemal oldu.

Ölümsüzlük mertebesine erişti.

Eserleri ile ebedileşti.

İyi ki bir Yaşar Kemal geçti bu dünyadan.

Ne demişti:

“O iyi insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık.”

Ne doğru söylemişti. İyi insanlar hep çekip gitmişlerdi.

Yerleri hep boş kaldı.

Şimdi daha iyi anlıyorum, Yaşar Kemal’in büyüklüğünü.

Öksüz kaldı Çukurova, ırgatlar, yoksullar, köylüler…

“Su olsan kimse içmez, Yol olsan kimse geçmez, Elin adamı ne anlar senden?” demişti ama öyle olmadı.

Yaşar Kemal’i herkes anladı.

Bakın bugün tüm dünya Yaşar Kemal’i okuyor.

Diyorum ki; neden Yaşar Kemal sadece Osmanlının son dönemlerini, Cumhuriyetin kuruluş yıllarını anlattı?

Yaşar Kemal’in kaleminden altmışları, yetmişleri, seksen darbesini, doksanları, iki binli yılları okusaydık ne güzel olurdu.

Sanırım büyük bir kayıp…

Yazsaydı ne büyük zenginlik olurdu.

Büyük bir boşluk doldurulurdu.

Edebiyatta bir level atlanırdı.

Tabii ki bu benim bir içsesimdir.

Yaşar Kemal’in kendince nedenleri mutlaka vardı.

Jack London, “insanı sevmek ve okumak, temel gaye olmalıdır.” diyor.

İnsanlık için yazmak, en büyük eylemdir.

Yaşar Kemal de en büyük eylemcilerden birisidir.

Tüm dünya da buna şahit olmuştur.

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.

canlı casino siteleri casino siteleri en iyi casino siteleri bahiscom deneme bonusu veren siteler güvenilir casino siteleri casino
deneme bonusu deneme bonusu ofis taşıma sex shop kernekotokiralama.com parça eşya taşıma eşya depolama