YAZAR

ESED NEDEN RUSYA’YA KAÇTI?

SED NEDEN RUSYA’YA KAÇTI?
17.12.2024 09:17:00

Suriye’ nin kralı ki, bu krallık ona babadan kalmıştı.

E, bu mirastı! Embesil görünümlü oğul kral babasına saygısızlık yapıp mirası red mi etseydi? Oğul kral, babasına saygılıydı! Ondan aldığı mirası katlayarak büyütecek ne kadar hayırlı! bir evlat olduğunu gösterecekti!

Aynen de öyle oldu!

Suriye’nin zulüm gören insanları, oğul kral Beşşar Esedi devirmeseydi bu krallık, reddedilemeyecek tatlı miras o’nun çocuğuna geçecekti!

Onlar hep kral olmalıydı, kral kalmalıydı, çünkü Suriye ‘nin en akıllı insanları onlardı. Onlardan başka Suriye de akıllı yoktu!

Suriye’ nin ezilmiş ve fakir bırakılmış insanları hep bunlara hizmet etmeliydi! Suriye’nin fakir bırakılmış insanları hep maraba olmalıydı! Suriye’nin fakirleştirilmiş halkına karşı daima dikkatli ve uyanık olunmalıydı, halka göz açtırılmamalıydı, çünkü açılan gözler birtakım şeyleri görür krallık sorgulanabilirdi! Onun için gözü açılanın gözüne biber sürülmeliydi!

Krallığı sorguluyanları doğduklarına pişman etmeli etrafa korku salınmalıydı! İbreti alem için onları ilkel hapisanelere tıkmalı işkence edilmeliydi ki, bir daha kimse kralı eleştirmeye cesaret etmemeli idi!…

Önemli olan kralın istikbali onun lüks yaşantısı idi.

Kral, başka ülkelerle arası iyi olmasa bile onlarla iyi geçiniyor, onları kendi halkından daha fazla seviyordu! Çünkü düşmanları! Ondan yararlandıkları müddetçe krallığına bir şey demiyorlardı! 3. Dünya savaşı çıksa bile o, emniyetli bir yerde, bireli yağda bir eli balda hayat sürmeliydi! O, soğanın cücüğünü yerken halkı soğanın dış kabuğunu yemeliydi!

Aynen de öyle oldu!.. Oğul kral bunları nereden öğrenmişti? Tabiiki kral babasından! İhtimalki, kral baba, bunları oğul krala daha küçük yaşlarda bir bir anlatmış, eğitmiş, öğütlemiş, oğul kralı bu şekilde mayalamıştı!

Baba kral bunları nereden öğrenmişti? Tabiiki Rusya’dan! Konuştukları dil ayrıydı ama, duygular ve gönüller birdi!…

Daha kral baba zamanında bu dostluklar mayalanmıştı!.. Kral baba ile Rusya krallarının kaderi birdi!.

Kral baba ve Rus kralların hiç muhalefeti yoktu! Bu krallara muhalif olanlar, verem, zatürre gibi hastalıklardan ölüyorlardı!.. Ne kadersiz ülkelerdi Suriye ve Rusya, daha bir muhalefetleri bile yoktu!…

Her iki kralın da ajanlık anlayışı aynıydı. Komünizm döneminde herkes birbirini ihbar ediyordu.

Kral baba bu ihbar tarzını çok beğenmişti! Oğul krala da bu tarzı öğütlemiş aynı zamanda ekonomik olduğunu belirtmişti! Oğul kral da babasının dostlarını hiç ihmal etmemiş onları sık sık ziyarete gitmişti. Çok vefalıydı!..

Her fani gibi oğul kralın da artık veda günü gelmiş ti. Hem kral babanın hem oğul kralın yönü Kabe’ye yönelik değildi! Oraya yönelecek ve gidecek yüzleri de yoktu! İran’a gitse, İran yeterince laik değildi!

Hem onlar misafirlerini de koruyamıyorlardı! Ayrıca iran’da nefsinin istediği aktiviteleri bulamayabibilirdi…

Onların yöneldiği yer Moskova idi! Moskova onları daha iyi anlıyordu! Neticede aynı yolun yolcuları idiler! Oğul kral orada festivallere katılabilir, kışın dondurma yiyebilirdi.. Oğul kral’ın nefsi emmaresi ni tatmin edeceği yer, Rusya idi!…

Bu tatlı rüya ne zaman sona erer, bu yolculuk nerede ve nasıl biter bilinmez! Bekleyip göreceğiz!…

“Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşete baka kalacağı bir güne erteliyor.”

 

 

 

 

Suriye’ nin kralı ki, bu krallık ona babadan kalmıştı.

E, bu mirastı!  Embesil görünümlü oğul kral babasına saygısızlık yapıp mirası red mi etseydi? Oğul kral, babasına saygılıydı! Ondan aldığı mirası katlayarak büyütecek ne kadar hayırlı! bir evlat olduğunu gösterecekti!

Aynen de öyle oldu!

Suriye’nin zulüm gören insanları,  oğul kral Beşşar Esedi devirmeseydi bu krallık, reddedilemeyecek tatlı miras o’nun çocuğuna geçecekti!

Onlar hep kral olmalıydı, kral kalmalıydı, çünkü Suriye ‘nin en akıllı insanları onlardı. Onlardan başka Suriye de akıllı yoktu!

Suriye’ nin ezilmiş ve fakir bırakılmış insanları hep bunlara hizmet etmeliydi! Suriye’nin fakir bırakılmış insanları hep maraba olmalıydı! Suriye’nin fakirleştirilmiş halkına karşı daima dikkatli ve uyanık olunmalıydı, halka göz açtırılmamalıydı, çünkü açılan gözler birtakım şeyleri görür krallık sorgulanabilirdi!  Onun için gözü açılanın gözüne biber sürülmeliydi!

Krallığı sorguluyanları doğduklarına pişman etmeli etrafa korku salınmalıydı! İbreti alem için onları ilkel hapisanelere tıkmalı işkence edilmeliydi ki, bir daha kimse kralı eleştirmeye cesaret etmemeli idi!…

Önemli olan kralın istikbali onun lüks yaşantısı idi.

Kral, başka ülkelerle arası iyi olmasa bile onlarla iyi geçiniyor, onları kendi halkından daha fazla seviyordu! Çünkü düşmanları! Ondan yararlandıkları müddetçe krallığına bir şey demiyorlardı!  3. Dünya savaşı çıksa bile o, emniyetli bir yerde, bireli yağda bir eli balda hayat sürmeliydi! O, soğanın cücüğünü yerken halkı soğanın dış kabuğunu yemeliydi!

Aynen de öyle oldu!.. Oğul kral bunları nereden öğrenmişti?  Tabiiki kral babasından! İhtimalki, kral baba, bunları oğul krala daha küçük yaşlarda bir bir anlatmış, eğitmiş, öğütlemiş, oğul kralı bu şekilde mayalamıştı!

Baba kral bunları nereden öğrenmişti? Tabiiki Rusya’dan!  Konuştukları dil ayrıydı ama, duygular ve gönüller birdi!…

Daha kral baba zamanında bu dostluklar mayalanmıştı!.. Kral baba ile Rusya krallarının kaderi birdi!.

Kral baba ve Rus kralların hiç muhalefeti yoktu! Bu krallara muhalif olanlar, verem, zatürre gibi hastalıklardan ölüyorlardı!.. Ne kadersiz ülkelerdi Suriye ve Rusya, daha bir muhalefetleri  bile yoktu!…

Her iki kralın da ajanlık anlayışı aynıydı. Komünizm döneminde herkes birbirini ihbar ediyordu.

Kral baba bu ihbar tarzını çok beğenmişti! Oğul krala da bu tarzı öğütlemiş aynı zamanda ekonomik olduğunu belirtmişti! Oğul kral da babasının dostlarını hiç ihmal etmemiş onları sık sık ziyarete gitmişti. Çok vefalıydı!..

Her fani gibi oğul kralın da artık veda günü gelmiş ti. Hem kral babanın hem oğul kralın yönü Kabe’ye yönelik değildi! Oraya yönelecek ve gidecek yüzleri de yoktu!  İran’a gitse, İran yeterince laik değildi!

Hem onlar misafirlerini de koruyamıyorlardı! Ayrıca iran’da nefsinin istediği aktiviteleri bulamayabibilirdi…

Onların yöneldiği yer Moskova idi! Moskova onları daha iyi anlıyordu!  Neticede aynı yolun yolcuları idiler!  Oğul kral orada festivallere katılabilir, kışın dondurma yiyebilirdi.. Oğul kral’ın nefsi emmaresi ni tatmin edeceği yer, Rusya idi!…

Bu tatlı rüya ne zaman sona erer, bu yolculuk nerede ve nasıl biter bilinmez!  Bekleyip göreceğiz!…

“Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

LIK!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

YAZAR

HER ÇOCUK BAŞARIR! 

HER ÇOCUK BAŞARIR! 

Bu toplumun en büyük sorunlarından birisi de eğitimdir. 

Eğitimde bir türlü istenilen başarı yakalanamamaktadır. 

Nedeni de gayet açıktır: Gelenekçi eğitimde ısrar edilmektedir. 

Eğitim, usta-çırak ilişkisi ile yürütülmekte… 

Eskinin doğruları, doğru kabul edilmekte… 

Disiplin, dayak eğitimin temeli görülmekte… 

Not ve ceza öğretmenin en büyük silahı sanılmakta…      

“Zeki çocuklar eğitilmelidir” denilmekte. 

Başarısız, tembel, yaramaz çocuklar, sistem dışına çıkarılsın denilmekte… 

Başarısız çocuklar suçlanmakta… 

İyi de eğitimin amacı, çocuklara istenilen davranışı kazandırmak değil midir? 

Tüm çocuklar eğitilebilir. 

Bunu kim söylüyor? 

Anayasa, yasa, yönerge, genelge, yönetmelik… 

En önemlisi de eğitim bilimleri… 

Eğitim kurumları dil, ırk, cinsiyet ve din ayırımı gözetilmeksizin herkese açıktır.  

Eğitimde hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. 

Temel eğitim görmek her Türk vatandaşının hakkıdır. 

Genellik ve eşitlik eğitimin temelidir. 

Bu temelde… 

Her çocuk eğitilebilir. 

Her çocuk başarabilir. 

Çocukta bir eksiklik bir sorun varsa, mutlaka bir nedeni vardır. 

Bu nedeni ya da nedenleri gidermek eğitimcinin asli görevidir. 

Çocuk suçlu ilan edilerek, eğitimde başarı yakalanamaz. 

Çalışkan çocukları eğitmek kolaydır. 

Onlar zaten hedeflerine ulaşmak için gereken gayreti fazlası ile göstermektedirler. 

Sorunlu çocuklar eğitilmelidir ki eğitim gerçek anlamda anlamını bulsun.  

Okul yıllarında başarısız görülen çocukların zaman içinde çok başarılı oldukları, büyük işlere imza attıkları bilinmektedir.  

Bir sürü örneği vardır. 

Başarı öyküsü olanların hepsinin aslında bir de başarısızlık öyküsü vardır. 

Başarı öyküleri, başarısızlıklarla dolu… 

Her kişi özeldir! 

Dolayısı ile her kişinin özel yetenekleri vardır. 

Bu yetenekler keşfedilmeyi beklemektedir. 

Her çocuğun filizlenme yaşı farklıdır. 

Emek ve sabır… 

Eğitimin temelidir. 

Bilim insanlarının birçoğu, okul çağlarında, öğretmenleri tarafından “geri zekâlı” damgası yemiştir.  

Aşağılanmış, horlanmış, dışlanmış, psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalmıştır. 

Bunun en güzel örneği; Almanya doğumlu teorik fizikçi ve bilim insanı olan tüm zamanların en iyi fizikçilerinden birisi olarak kabul edilen Albert Einstein’dır. 

“Einstein, 6 yaşına kadar konuşamamıştır. Okumayı söktüğünde ise 9 yaşındadır. Albert Einstein, henüz ilkokul öğrencisiyken sınıf öğretmeni annesine vermesi için ona bir mektup verir. Einstein’ in annesi Pauline, mektubu eline alınca gözyaşlarına boğulur. Küçük Einstein annesine mektupta ne yazdığını sorar. Pauline ‘‘Oğlunuz çok zeki. Okulumuzdaki öğretmenler oğlunuz için yeterli değil. Lütfen oğlunuzun kaydını başka bir okula aldırın ya da özel eğitim verdirin. Böylesi onun için çok daha iyi olacaktır.’’ yazdığını söyler. 

Pauline, Einstein’a evde kendisi eğitim vermeye karar verir. Bir sürü kitap alır ve her şeyi kendi öğretir. Ona ‘‘Sen dünyayı değiştirebilecek kadar zeki ve farklısın.’’ der Pauline’ın vefatından sonra onun eşyalarını karıştıran Einstein, eski bir kitabın arasında yıllar önceki o mektubu bulur. Ancak mektupta yazanlar Pauline’ın bahsettiğinin tam tersidir. Mektupta ‘‘Aptallık ve anlama geriliğinden dolayı oğlunuzu okuldan almanızı tavsiye ediyoruz.’’ yazılıdır. 

 

‘‘Sakın sana kötüsün diyenlere aldırma. Bana aptal dediler ve atomu parçalayıp ellerine verdim’’ sözüyle de potansiyelimizi başkalarının belirlemediğini anlatır.” 

Kimin ne olacağı hiç belli olmaz. 

Ummadık taş baş yarar.  

Başaramaz denilenlerin başardığı, başarır denilenlerin başaramadığı çok görülmüştür. 

Eğitimciler; savcı, yargıç, hâkim değildirler. 

Onlar, çocuğu eğitmekle görevlidirler. 

Bir eğitimci…  

Çocuklar arasında ayırım yapılmadan hepsine emek verilmelidir. 

Çocukların her birisinin başarabileceğine inanmalıdır. 

Bu inançla eğitim verildiğinde görülecektir ki her çocuk başarır! 

Bu böyle biline… 

GENEL, Manşet, SÜRMANŞT, YAŞAM

CHP’Lİ VEKİL FAKA BASTI

Memleketi Gürgentepe’de 200 yıllık Eskiköy Camii’nin restorasyon bahanesiyle çalındığını ve yerinde yeller estiğini söyleyen CHP Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel faka bastı, Yerinde olmadığını ve çalındığı söylediği caminin restorasyonunun Ordu Büyükşehir Belediyesi tarafından çoktan bitirildiği ve ibadete hazır hale geldiği ortaya çıktı.
Gürgentepe ilçesinde bulunan 200 yıllık Eskiköy Camii, 2021 yılında Ordu Büyükşehir Belediyesi tarafından restorasyona alındı. Tescilli tarihi eser olduğu için oldukça hassas bir çalışma yürütülen restorasyonda tüm ahşap malzemeler numaralandırılarak söküldü. Sökülen ahşapların temizliği ve silimleri yapıldıktan sonra caminin mahfil, minber, kürsü, pencere gibi tüm parçalarının montajı gerçekleştirildi.
CHP’li vekil Mustafa Adıgüzel, 3 yıl önce restorasyon çalışmalarında numaralandırılarak sökülen cami için yandaş ve fondaş basına ‘Camiyi çaldılar’ diye haber yaptırdı. Aradan geçen süre içerisinde cami aslına uygun bir şekilde restore edilerek ibadete hazır hale getirildi.
Ancak CHP’li Vekil Mustafa Adıgüzel, 3 yıl önce yaptırdığı haberi tekrar gündeme getirdi ve “Camiyi çaldılar’ dedi. Ancak “Namaza meyli olmayanın kulağı ezanda olmaz” sözü misali CHP’li vekilin çalındığını iddia ettiği caminin restorasyonunun bittiği, ibadete hazır hale getirildiği ortaya çıktı. Daha kendi memleketi Gürgentepe’den haberi olmayan, camisinden çeşmesine kadar ne olduğunu dahi bilmeyen CHP’li vekilin yaptığı her açıklamada faka basması dikkat çekiyor.

EKONOMİ, GÜNDEM

TARİHİ GÜRGENTEPE ESKİKÖY CAMİİ İBADETE HAZIR

Ordu Büyükşehir Belediye Başkan Dr. Mehmet Hilmi Güler’in tarihi eser ve camilerin gelecek kuşaklara kazandırılması amacıyla verdiği talimat sonrası Gürgentepe’de bulunan 200 yıllık tarihi bulunan ve çivisiz inşa edilen Eskiköy Camii’nde restorasyon çalışmaları tamamlandı.

 

Ordu Büyükşehir Belediyesi İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanlığı Koruma Uygulama ve Denetim Şube Müdürlüğü tarafından sürdürülen çalışmalar kapsamında mevcut yapı üzerindeki tüm detaylar düşünülerek kapsamlı bir çalışma yürütüldü. Oldukça hassas bir şekilde sürdürülen çalışmalar kapsamında caminin ahşapları numaralandırılarak söküldü. Sökülen ahşapların temizliği ve silimleri yapıldıktan sonra caminin mahfil, minber, kürsü, pencere gibi tüm parçalarının montajı gerçekleştirildi. Tamamen aslına uygun olarak restore edilen Eskiköy Ahşap Cami yenilenen haliyle ibadete hazır hale getirildi.

 

3 TARİHİ CAMİ RESTORE EDİLDİ

 

Ordu Büyükşehir Belediyesi, daha önce tarihi Gülyalı Kestane Camii, Çaybaşı Çayır Camii ve Altınordu Eskipazar Camii restorasyonlarını gerçekleştirmişti.